Temelleri sağlam atmalıyız
Dünyamız bir çok sorunla pençeleşiyor.
Doğal afetler, iklim değişikliği, savaşlar, göç, salgın hastalıklar, eşitsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik ilk akla gelenlerden.
Bu sorunların hepsinin kaynağı da ne yazık ki insanoğlunun yanlış uygulamaları.
Gerekenden fazlasını elde etmek isteyen, doymak bilmeyen bir açgözlülük aldı başını gidiyor.
Sadece kendi çıkarını düşünen, bu uğurda sınırları zorlayan, başka insanları ve dünyanın geleceğini yok sayan bir anlayış herkesi esir almış gibı.
Peki bu kötü gidişata nasıl dur diyebiliriz ?
Sorunlarla basıl baş edebiliriz ?
Dünyayı bu kötü gidişattan kurtarabilmek için bireylere, kurumlara ve devletlere önemli görevler düşüyor.
Sorunların bir kısmı doğal olaylardan kaynaklı görünse de yine de insanoğlunun yapabileceği şeyler var.
Ülkemiz 6 Şubat’ta çok büyük bir deprem felaketi ile karşı karşıya kaldı .
Onbinlerce insanımızı kaybettik. Evsiz kaldık, şehirsiz kaldık.
Herşeyimiz enkaz altında kaldı.
Hepimiz yasa boğulduk.
Depremin yol açtığı büyük yıkım, gördüğümüz acı manzaralar bizleri menevi olarak yıktı.
Kaybettiklerimize Allah’tan rahmet, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyoruz.
Gelişmiş ülkelerde bu kadar ağır kayıplara neden olmayan depremler bizde niye bu kadar büyük bir yıkıma sebep oluyor diye düşünmeden edemiyoruz.
Herkes suçu birbirine atıyor.
Yazılı olan, uyulması gereken kurallar, yasalar va ama kişisel hırs, çıkar ve rant uğruna bunlar bir şekilde deliniyor.
Kimse yapılan yanlışlara ses çıkarmıyor.
Anlaşılan o ki, bizim en temel sorunumuz eğitim.
İyi bir eğitim almayan insan her türlü yanlışı yapabilir çünkü.
Eğitim çok önemli. Eğitmek, bilinçlendirmek, bireyi ahlak sahibi yapmak şart.
Bu da ailede başmalı, okulda da devam etmeli.
Sorunlar ancak bu şekilde aşılabilir.
Eğitim olmadığı sürece, ahlak olmadığı sürece, yapı denetim, zemin etüdü, belediye ruhsatı, imar vs. anlamsız kelimeler olmaktan öteye geçemiyor.
Okuyalım, öğrenelim, öğretelim .
Başka çaremiz yok.
Aksi taktirde açgözlülük ve cahillik canımızı daha çok yakacak.
Deprem sonrası en çok duyduğumuz cümlelerden bazıları şöyleydi :
“Alt kat imar planında otopark gözüküyor ama imar barışından yararlanılarak dükkan yapıldı.”
“Alt katta kolonlar var, ama faha geniş alan lazım oldu ve kolonlar kesildi.”
Hayatımızın diğer alanlarında da benzeri durumlar yaşanıyor ne yazık ki.
Lojistik sektörümüzden örnek vermel gerekirse ;
“Araçlardaki takografların (ticari araçlardaki yasal sürüş sınırını takip eden cihaz) süresi doldu, nasılsa bir şey olmaz, aracı böyle de kullanmaya devam edelim.”
“Aracın yasal sınırı 22 ton, 25 ton yükleyelim gitsin”
Takografın da, yasal yük sınırının da bir amacı var, insanların hayatını korumak.
Takografın kullanılmadığı durumlarda araç aşırı hızla kazaya neden olabilir, fazla yükte de aracın frenleri tutmayıp, kalabalığın arasına girme olasılığı sözkonusu olabilir.
Evet, gördüğümüz gibi ülkemizde büyük bir denetimsizlik var.
Oysa ki, iyi bir eğitim sistemimiz olsa, bilinçli ve ahlaklı nesiller yetiştirebilsek insanı denetlemeye gerek bile olmaz.
İyi bir lojistik planlamasının doğal afetlerin yasalarının sarılmasına faydalarını yazamıyorum, çünkü gördük ki lojistik de sınıfta kaldı.
Okuyalım, öğrenelim, öğretelim .
Siyaset, kavga dövüş, tartışmalar bir yana kalsın, mümkünse bütün kaynaklarımızı eğitime harcayalım.
Çünkü başka çaremiz yok gibi.